“İnsan dilinin altında gizlidir.“ Hz. Muhammed
Sayın Turgut ÇAKAR,
Turgut Çakar imzalı yazınızı büyük bir üzüntü ile okudum. Cevabi yazınıza herhangi bir polemiğe neden olmayacak bir şekilde nasıl yorum yapabilirim diye çok düşündüm.
Sektörümüzün STK’ larında birçok görev almış bir kişi olarak böyle bir yazı yazmanıza pek anlam veremedim. Bu yazınızı okuduktan sonra gördüm ki Toplumsal birlik, dayanışma ruhu gibi sözler, sanırım sizin için çok bir şey ifade etmiyor.
Benim yazdığım yazı ile cevabi yazdığınız yazıyı pek de örtüştüremesem de yine de satır, satır değerlendirip cevap vereceğim.
Bugün oturduğunuz koltuklar diye söze başlamışsınız, sanki ticari menfaat sağladığımızı, ayrıca bu makamlara talip olmak için yarıştığımızı kast ederek, Bila bedel gönüllülük esasına göre yapmış olduğumuz görevimizi kast ederek bu makamları sizlere biz lütfettik anlamına çıkan yorumlar yapmışsınız. Bu yorumunuza katılmadığımı belirterek sözlerime devam edeceğim.
5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun çalışmalarında TBMM koridorlarında tutuklanma riskini göze alarak mücadele ettiler demişsiniz.
Kimler bunları açıklar mısınız? Neden tutuklanma riskiniz vardı anlayamadım. Defalarca TBMM KORİDORLARINDA mücadele verdik, hiçte öyle bir risk ile karşılaşmadık. Burası Muz Cumhuriyeti değil, sizlere hatırlatmak isterim.
İlk eğitim şurasını akıl edip, organizasyon sürecini hallettiler, demişsiniz.
Malumunuz üzere bir projeyi sadece akıl etmek yeterli olmuyor. Bir projenin bütün safhalarında bulunarak, gerçekleşmesi için gerekli eforu maddi manevi vermek gerekiyor. Eğer sizin bahsettiğiniz kadar kolay olsaydı, her şeyi akıl eder her akıl ettiğimiz projeyi sahiplenir, başarıdan başarıya koşardık.
SGK temsilcileri için bir gözlüğün üretim sürecini, reçetenin optisyenlik müessesinin kapısından girdiği andan koli teslim edildiği sürece kadar anlatıldığı videoyu paylaştılar, demişsiniz.
Sonuç: bir gözlükçünün yapması gereken görevini video olarak sergilemişsiniz. Sonuç olarak bu durumu belgelendirmek bize ne kazandırdı? Anlayamadım. Bir kasabın mezbahadan raflara, mutfaklara kadar bir et ürünün serüvenini video çekerek göstermesi ne anlam taşıyor. Buradan et fiyatlarının çok düşük olduğu ve artış yapılması gerektiği anlamı mı çıkarmalıyız.
Tıp meslekleri çatı kanununda avukat ve öğretim görevlisi unvanları ile komisyonda yer aldılar. Demişsiniz.
Anlamakta zorlanıyorum, bu bahsettiğiniz sıfatların sizin öve öve anlattığınız kişiler ile ne alakası var. Ne zamandır avukatlar bizim meslektaşımız oldu?
Optisyenlik müesseselerinin internetten kontak lens satışını talep eden Çok Uluslu Şirketlerin bu talebine mail kampanyası ile engel olundu, demişsiniz.
Yazdıklarınızı hayretle okuyorum, yani bu arkadaşlar hiçbir yönetim kadrosunda olmadan tüm bu çalışmaları şahsi olarak yaptılar anlamına geliyor. Burada siz herhangi bir cemiyete bağlı olmaya, yönetim kurullarında yer almaya gerek yok, dışarıdan ferdi olarak bu çalışmalar yapılabilir, derneklere federasyonlara Konfederasyona ne gerek var, dolayısıyla Oda Birlik kanunu da gereksiz buluyor. Gençler kafalarına göre bu işleri halleder diyorsunuz. Bravo!
Karekod, barkod uygulamasının başladığı ilk günlerde optisyenlik müesseselerinin stoklarındaki ürünlerin tedarikçi firma sorumluluğunun ortadan kalkmasını sağlayacak bir çalışma yapılmıştı. Bunu engelleyen iade faturası kampanyası da o zamanların başarısıdır. Yani öncelikle genç optisyenlerin bugüne dek katkıda bulundukları sayısız mücadeleden söz edebiliriz, demişsiniz.
Nedir bu sizin Gözlükçü lafına olan düşmanlığınız inanın bir mana veremiyorum. Yerli olmak, Milli olmaktan bahsediyorsunuz. Türkçe anlamı olan bir mesleği yabancı dilde telaffuz edince farklı bir anlam mı yüklediğinizi zannediyorsunuz. Kitleler arasında ayrımcılık yapma hevesiniz nereden geliyor.
Yerli sanayici için beş Türk Lirası fark almak için yıllarca mücadele eden Türkiye Gözlük Sanayicileri Derneği başarılı olmuş yıllar önce bizim verdiğimiz mücadele sonucunda da beş Türk Lirası bir fark oluşmuştu.
Nedir bu her yapılan çalışmayı üslenme merakınız, bu çalışmayı kim yaptı siz mi? Türkiye Gözlük Sanayicileri Derneği mi? Hangisi? Hem olayların dışında hem de içinde olmak bu demek. Hata yapıyorsunuz başlıklı yazımda bahsettiğim gibi. Hiçbir sorumluluğu olmadan başarılı çalışmaların içinde, başarısızlıkların dışında, süper bir yöntem.
Bu gençlere her zaman “yönetilen değil yöneten” yönetim kurulu olun dedik. “Size ben dahil, babanızdan bile bir talep gelse mutlaka okuyup araştırıp sonra hayata geçirin” diyen de bizlerdik demişsiniz.
Birilerinin yönetmesi için birilerinin de yönetilmesi gerekir. Bu çok abes bir durum değil. Örneğin şu an gençleri sizin yönettiğiniz gibi. Mesela sizin fikirleriniz dışında bir şeye karar verseler, yani bahsettiğiniz gibi, “Size ben dahil, babanızdan bile bir talep gelse mutlaka okuyup araştırıp sonra hayata geçirin” dedikten sonra sizin fikirlerinizi olumlu bulmadıklarında tepkiniz ne oluyor çok merak ediyorum. Acaba başarısız olmaları için elinizden geleni mi yapardınız?
Yoksa yönetebildiğiniz farklı zeminlere yelken mi açıyorsunuz?
Hata yaptılar yapmadılar tartışmayacağım. Ancak şu kadarını söyleyebilirim. Şu anda başkanı olduğunuz kooperatif hepimizin hayali ve geleceği bu kadar önemli bir kurumun başkanı olarak işinize odaklanmanız o kooperatifi hayatta tutup daha da büyütmeye bakmanız gerekiyor. Bu tür eleştirileri – suçlamaları, okumadan yayın yapan yöneticilere bırakmalısınız demişsiniz.
Kooperatif farklı bir mücadele. Fikir birliği yapmış taşın altına elini koyan dostlarım ile birlikte verdiğimiz bir mücadele. Buranın başarısı maddi manevi destek veren ortaklarımızın. Dışarıda olup hiçbir katkı sağlamayanların müdahil olacağı bir yapı değil. Her tartışmada Kooperatif başkanlığımı öne sürerek yapılanlara cevap vermemem gerektiğini söylüyorsunuz. Bu benim hayat felsefeme ters, sizinde değindiğiniz gibi bende uzaktan yönetilmeye müsait bir kişilik değilim.
Bu yazıyı yazarken dostum, ağabeyim olan Turgut Çakar’a cevaben yazmadım. Çünkü Turgut ağabeyim beni her zaman telefon ile arayarak sorması gerekenleri sormuş karşılıklı, tartışabildiğimiz birisidir.
Bu yazıyı yapılan her çalışmanın merkezinde olmayı isteyen, yönetilmeyen, yönetimler derken aslında her şeyi yönetme arzusunda olan, istediği gibi olaylar gelişmeyince tahammül edemeyen, elinden geleni de ardına koymayan, yazımın içeriği ile kendisinin hiç alakası olmasa dahi kendi üstüne vazife çıkartan sn. Turgut ÇAKAR’ a OptisyeninSesi aracılığı ile yazıma cevap verdiği için yazdım.
Diğer Turgut ağabeyim üstüne alınmasın. Sevgilerle ellerinden öpüyorum.
İlker AYAZ